Balyoz Tutuklamalarının 7. Yılı
8 yıl önce başlayan soruşturması ve tam yedi yıl önce bugün Türk Ordusu’nun belinin kırıldığı anları hatırlatmamız gerektiğini düşünüyoruz.
20 Ocak 2010 tarihinde şimdilerde ortalarda bulunmayan bir gazete olan TARAF’ta sahte Balyoz Belgeleri çarşaf çarşaf yayınlanmaya başlamış, 22 Şubat 2010 tarihinde henüz soruşturma aşamasında iken aralarında general, amirallerin de bulunduğu muvazzaf, emekli subay ve astsubayların tutuklanmaları ile Türk Silahlı Kuvvetlerine ilk FETÖ darbesi vurulmuştur.
23 Temmuz 2010 tarihine kadar devam eden soruşturma aşaması bu tarihte hazırlanan iddianame ile kovuşturma aşamasına geçmiş, ülkemiz tarihinde yine bir ilk yaşanarak emekli ve görevde olan toplam 102 subay hakkında yakalama kararı çıkarılmıştır. YAŞ toplantısında terfilerin engellenmesinden sonra, 11 Ağustos 2010 günü kaldırılan bu karar ile kovuşturma aşamasına geçilmiştir.
16 Aralık 2010 tarihine gelindiğinde ilk duruşmalar başlamış, öncesinde, kurulan kumpasın devamı niteliğinde olan Gölcük’te bulunan Donanma Komutanlığı Karargahı’nda 06 Aralık 2010 tarihinde arama yapılmış, verilecek kararın kilometre taşları özenle döşenmiştir.
11 Şubat 2011 Cuma günü saatler 21:00’ı gösterdiğinde Feto Terör Örgütü’nden gücünü alan tetikçi savcı ve hâkimlerce 196 sanıklı Balyoz Davasının ilk ara kararı okunmuştur.
Bu ara karar oluşturulurken mütalaada bulunan Savcı Savaş KIRBAŞ, Mahkeme Başkanı Hâkim Ömer DİKEN, üye hâkimler Ali Efendi PEKSAK ile Murat ÜRÜNDÜ’den oluşan heyet Feto Terör Örgüt’ünden aldıkları talimatı hayata geçirmiştir.
Hatalı hazırlanan iddianameden kaynaklanan nedenler ile sanık sayısı 194’e düşmüştür. Yargılamanın henüz başında iken karşılarında oturan ülkesine ve devletine bağlı askeri personelden 163’ü hakkında TUTUKLAMA KARARI verilmiştir.
Bundan tam 7 yıl önce 11 Şubat 2011 akşamı, 15 Temmuz 2016 günü aynı saatlerde başlayacak trajedinin ve ihanetin temeli aslında bu mahkeme kararı ile atılmıştır. Burada bir parantez açmamız gerekmektedir. FETÖ mensuplarınca hunharca öldürülen ve Şehit olan ülkemizin güzide insanlarına Allahtan Rahmet, yaralanan ve Gazi olanlara minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz.
FETÖ’nün hakkımızda verdiği kararlar ile Balyoz davası sürecinde ve sonrasında aramızdan ayrılarak şehadet mertebesine erişen; Ali Tarık AKÇA, Murat ÖZENALP, Cem ÇAKMAK, Halil YILDIZ ve Yunus Nadi ERKUT’a da Allahtan Rahmet diliyoruz.
ABD ve ülkemizdeki işbirlikçilerinin desteğini alan FETÖ; 163 TSK mensubunu tek bir ara karar ile kodese tıkınca elindeki gücünün nelere kadir olduğunu görmüş, işi abartmalarında bir sorun olmayacağını anlamıştır. Ardı ardına gelen iddianameler ile Balyoz Davasında sanık sayısı 365’e ulaşmıştır. 21 Eylül 2012 gününe geldiğimizde ise tutuklu sayısı 250’e ulaşmıştır. O gün aynı heyet hükümle birlikte 75 kişi hakkında da tutuklama ve yakalama kararı vererek görevini tamamlamıştır. Böylece 365 sanığın 325’i hakkında sahte deliller ile 16 ila 20 yıl arasında değişen hüküm vererek örgütüne ve o gün beraber yürüdüklerine karşı borcunu eda etmiştir.
Davada yargılanan 365 kişi arasında asker kökenli olmayan 2 kişi vardır. Bunlardan biri savunma sanayiinin önemli isimlerinden Ömer Faruk Ağa YARMAN, diğeri ise sivil memur Güllü SALKAYA’dır.
YEDİ YIL sonra bugüne geldiğimizde ise; o günün akşamında yaşananların karşılığı veya bedeli ülkemizce 15 Temmuz 2016’da çok ağır ödenmiştir.
Bizler o gün verilen bu karara Harbiye Marşını okuyarak karşılık vermiştik. Emekliye sevk edilmeyen silah ve dava arkadaşlarımız dün Fırat Kalkan’ın da, bugün de Afrin de, havada, karada ve dünya denizlerinde görevlerinin başındalar. Ülkemizin bekası, Yüce Türk Milletinin çıkarlarının savunulması için canlarını vermeye, kanlarını ve terlerini akıtmaya devam ediyorlar.
O gün bize cezaevlerini reva görenler, FETÖ’nün talimatlarını yerine getirenler ise; bizlerin masumiyetimizin gücü ile dimdik girdiğimiz, yine aynı şekilde çıktığımız koğuşlarda yatmakta, yalan ve takiyelerine devam etmekteler.
KISSADAN HİSSE
Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
“Tarih” i “tekerrür” diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?
Mehmet Akif Ersoy
Kamuoyunun dikkatine saygı ile sunulur…