11 Şubat’ı Unutmadık… Elimiz yakanızda

Emekli Tümgeneral Ahmet YAVUZ

Odatv.com

Beş yıl önceydi. Balyoz iddianamesinin okunması bitmişti. İleri sürülen delillerin önemli bölümü çürütüldüğü için mahkemenin nasıl bir tutum alacağı merak konusuydu. Normal bir ülkede olunsaydı, savcı beraat talep edecek, mahkeme de hızla kararını verecek ve bir garabet sona erecekti.

Ama öyle olmadı. Olmayacağı da öngörülemedi. Bir savaşta olduğumuzu unutmuştuk. Ya da “bu kadar da olamaz” noktasındaydık…

Mahkeme hiç beklenmedik şekilde, müdahillik taleplerini gündeme getirdi. Talepte bulunanlar görüşlerini açıkladılar. Sıra sanıklara geldiğinde, tabii olarak bu talebin iddianameyi yazan savcılarca bile ileri sürülemediği, zarar gören kimse bulunmadığı gerekçesiyle talebin reddi dile getirildi.

Ardından tutuklandık…

Vardiya Bizde Platformu o gün kuruldu. Mücadele, halka gerçeği anlatma noktasında düğümlenmişti. Yapılan da o oldu.

TSK’yı o günlerde yöneten zat-ı muhterem zevatın sıkça tekrar ettiği “hukuka güvenme” söyleminin dayanılmaz hafifliğiyle;delillerin sahteliğinin birer birer kanıtlandığı koşullarda, onur madalyası olarak değerlendirdiğimiz 16-20 yıl cezalarla Silivri hukukuna boyun eğmiş olduk. Bizlerinde içinde bulunduğu Cumhuriyet elitinin karşı devrim kadrolarına sunduğu hediyenin ürünüydü Balyoz kararları…

Vardiya’nın Amazonları attıkları Sessiz Çığlık’larlahalka gerçeği anlattılar. O mübarek kadınlara ve doğurdukları becerikli çocuklaraminnet doluyuz. Tabii gerçeğin safında durma asaletine sahip tüm vatanseverlere de…

Muktedirlerin kavgasıyla birlikte özgürlükler gelmiş; kaybettiği eşeği bulmaktan mutlu olan Hoca’nın durumuna düşmüştük. Oysa durum farklıydı. Eşek kaybolmamış, çalınmıştı…

BÖYLE DEVLET OLUR MU

O günkü tutuklama ve 21 Eylül 2012 tarihli hüküm kararlarının altında Ömer Diken, Ali Efendi Peksak, Murat Üründü adlı üç haysiyet celladının ismi yer aldı. Ve en kötüsü, bu üç isimden ikisi halen yargıçsıfatıyla adalet(!) dağıtıyor olmaları! İnsan sormadan edemiyor: “Böyle devlet olur mu?”

Devletin içinde kendisini devletin hukukuna kayıtsız hissedenler hep olmuştur. Ancak bunlar küçük grup refleksi ya da kişisel boyutla sınırlıyken, Silivri kararlarıyla gerçek bir “devlet içinde devlet” olgusuyla karşı karşıya kalındığı görülmüştür.

Hükümet destekli bu yapı, hükümeti de hedef alınca, FETÖ olarak tescillenmiştir. Halen bu yapının bir kısım unsurlarına ulaşılabilmiş ise de Yargı’dan temizlenmeleri mümkün olmamış, TSK içindeki uzantılarına da henüz el atılmamıştır.

Siyasi iktidar, bu yapının doğrudan kendisini hedef alan oyuncularını yargı karşısına çıkarmakta ne kadar aceleci davrandıysa, birlikte çalıştıkları dönemin iş görenlerine işlem yapılmasında o kadar yavaş kalmıştır.

BALYOZ KUMPASI SORUŞTURULMUYOR

Bunun en son örneğini Balyoz kumpasını soruşturmakla görevli Savcı Gökalp Kökçü’nün görevden alınmasında yaşadık.

Sayın Kökçü, iki kez karşılaşmaktan büyük mutluluk duyduğum ve “ülkemde hala cumhuriyet savcıları var” dedirten mümtaz bir şahsiyet…“Balyoz davasındaki hukuksuzluklara yol açan aktörleri önünde sonunda adalete teslim edecektir” duygusunu bizlere yaşatan bu saygın hukuk adamına davadan el çektirildi.

Hem de yılların ihmali olarak sürüncemede bırakılan Hrant Dink cinayetinin geri planındaki olası failleri açığa çıkardıktan kısa süre sonra…

Nazlı Ilıcak’ın yıllardan beri canhıraş savunduğu Ali Fuat Yılmazer’in son günlerde tedavüle yeniden soktuğu yalanlarının arka planında Dink cinayetinden yargılanacak olmaları mı var? Bu konu aydınlığa kavuşturulduğunda Kökçü’nün hukukçu kimliğine duyduğumuz güvenin kaynağı kendini daha iyi ortaya koyacak…

Yılmazer demişken, bir kez daha ifade edelim; HrantDink’i öldürtüp ya da öldürülmesini fırsat bilipKafes planını hazırlatarak masum denizcileri sanık durumuna düşürenler kendisi ve ekibidir. Sanırım telaşları bundandır. Yaşayıp göreceğiz…

GELELİM SORUMUZA

Önce FETÖ ile mücadelenin bayraktarlığını yapan Sayın Cumhurbaşkanı’na…

Eğer Balyoz vb. davalardaki rolünüz aldatılmakla sınırlıysa, neden hala bu davaları kurgulayanların hiçbirisi yargı önüne çıkarılmamıştır?

Neden TSK içinde varlığından emin olduğumuz FETÖ’cülere dokunulmamaktadır? Bu durum anayasal düzen açısından potansiyel bir tehdit değil midir?

Hükümet’e…

Çok övündüğünüz darbecilikle mücadele konusunda, FETÖ’cülerin darbeci kimliği açığa çıktığına göre, neler yapıyorsunuz?

HSYK’ya…

Hükümete karşı adım atan savcı ve yargıçları birer ikişer meslekten uzaklaştırırken, Ömer Diken’leri, Ali Efendi Peksak’ları, Ekrem Ertuğrul’ları hala neden yerlerinde tutuyorsunuz? Savaş Kırbaş’ların hala savcılık yaptığının farkında mısınız?

Balyoz’da esas hakkında mütalaa sunan ve duruşmalarda uykuya dalma alışkanlığı olan Savcı Hüseyin Kaplan için birden fazla gerekçeniz olduğunu bilmem hatırlatmalı mıyım?

Son olarak Başsavcı Sayın Hacısalihoğlu…

Balyoz dosyasından Sayın Savcı Gökalp Kökçü’ye el çektirerek hesap sorma sürecini uzattığınızın farkında mısınız?

11 Şubat’ı unutmadık. Kimsenin yaptığı yanına kalmayacak, elimiz yakanızda…

Scroll to Top