Balyoz Davasının Yargıtay 9. Ceza Dairesince Onaylanmasının İkinci Yılı

Değerli Dostlarımız Sevgili Vatandaşlar;

Öncelikle

  • Vatani görevlerini yaparken, dün Erzurum’un Tekman ilçesinde PKK terör örgütünün hain pususu neticesinde şehit olan askerlerimize,
  • iki gün önce Ankara’daki terör saldırısında hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza,
  • Ve bugüne kadar Vatan için yaşamlarını yitiren tüm şehitlerimiz ile kumpas davaları sürecinde hayatını kaybeden Kumpsa şehitlerine Allahtan Rahmet, gazi ve yaralılarımıza acil şifalar ve sabır diliyoruz.

9 Ekim 2013 tarihinde, yani bundan iki yıl iki gün önce, bugün ERGENEKON davasının temyiz duruşmasının yapıldığı konferans salonunda, Yargıtay 9. Ceza Daresi,  Asrın iftirası BALYOZ davasının SÖZDE temyiz duruşmasını yapmış ve evrensel tüm hukuk kuralları hiçe sayılarak benim de bulunduğum 237 sanık hakkındaki mahkumiyet kararını onaylamıştır. Yargıtay’ın bu kararı Türk hukuk tarihine KAPKARA BİR LEKE OLARAK geçmiştir.

Bugün ERGENEKON davasının temyiz duruşmasında; Özel Yetkili Mahkemelerin ne kadar keyfi davrandıklarına, hukuktan bihaber kararlarla binlerce insanın hayatlarını mahvettiklerine, amiyane tabirle “ali kıran baş kesen” şeklinde hareket ettiklerine hep birlikte şahit oluyoruz. Benzer hukuk ihlalleri belki de daha fazlası BALYOZ davasında da yaşandı. Kapatılan Özel Yetkili İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin hakim ve savcılarının takındıkları keyfi tutum ve davranışların aynısını Yargıtay 9. Ceza Dairesinin yüksek yargı mensupları da göstermişlerdir.

Gerek yerel mahkemenin gerekse yüksek yargı diye tabir edilen Yargıtay 9. Ceza Dairesinin hakim ve savcıları; evrensel hukuk ilkeleri yerine belirli bir zümrenin veya cemaatin güdümünde hüküm verdiler. Çünkü, hem soruşturma hem de kovuşturma aşamasında bu davanın sahte olduğu binlerce somut delil ve yine 30’un üzerinde bilirkişi raporlarıyla net olarak ispatlandı. Mahkemeye sunulan bilirkişi ve subut delillerin birkaçıyla Birleşmiş Milletler Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubuna yapılan başvuru neticesinde çalışma grubunca tutuklamaların keyfi olduğuna hükmederek Türkiye Hükümeti’nden tutukluların durumlarını düzeltilmesini talep etmişti. Mahkemeler sunduğumuz onca delil ve bilirkişi raporuna rağmen birçoğumuz haksız ve hukuksuz yere, yaklaşık dört yıl gibi uzun bir süre çeşitli cezaevlerinde tutuklu kaldık. Verilen hukuki mücadeleler sonucu; Anayasa Mahkemesi, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin kararını “Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE” gerekçesiyle bozmuş ve yeniden yargılama yapılması için dosyayı İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesine göndermiştir. İstanbul 4. Ağır Cezasında yapılan yeniden yargılama neticesinde sanıkların tamamı beraat etmiştir.

İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi 31 Mart 2015 tarihli kararının “TÜM DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ÜZERİNE VARILAN SONUÇ” bölümünde “OEYS’nin plan seminerinde oynanmasının, seminerde askeri kural ve temayüllere aykırı ses kaydı yapılmasının, yine seminerde gerçek kişi ve kurumlardan söz edilmesi gibi bir takım usulsüzlüklerin ancak “emre itaatsizlik” veya görevi kötüye kullanma olarak değerlendirilebileceği, seminer tarihinden soruşturmanın başladığı tarihe dek her iki suç içinde lehe olan yasa yönünden zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle ceza verilemeyeceği…” şeklinde kararını açıklamışsa da, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı aralarında E. Orgeneral Çetin Doğanın da bulunduğu 7 masum arkadaşımız yönünden mahkemenin kararı temyiz etmiştir. Anayasa ve İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin kararları bu kadar açık ve net iken bir kısım arkadaşımızın mağduriyetlerinin halen devam ettirilmesine akıl ve sır erdirmek mümkün değildir. Bunun hukuki hiçbir izahı yoktur ve de olamaz. Cumhuriyet savcısının bu kararı İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay 9. Ceza Dairesinin kararları kadar yanlı ve yanlış bir karardır.

Bizlere bu kumpası kuranların, haksız ve hukuksuz yere hakkımızda müebbet hapis verenlerin, bunlara bilirkişilik edenlerin hemen hemen tamamı halen kamu görevlerini yürütmektedirler. Kamu görevini bu denli kötüye kullanan, katil olan birinin tekrardan görevinin başında kalmasına, görev yapmasına dünyanın hiçbir medeni ve müreffeh hiçbir ülkesinde buna rastlayamazsınız.

Az önce arz ettiğim 7 arkadaşımızın mağduriyeti gibi beraat eden sanıkların da başta maddi ve manevi tazminatları, görevde olan arkadaşlarımızın terfi ettirilmemeleri ve tenzili rütbe sayılacak görevlere atanmaları gibi birçok mağduriyetlerimiz halen de devam etmektedir. Nitekim İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen maddi ve manevi tazminat davasında, 40 yıldan fazla ülkemiz hizmet etmiş bir generalimiz için tutuklu kaldığı her bir gün için  40 tl üzerinden hesaplamayla karar verilmesi bizleri bir kez daha hayretler içinde bırakmıştır. Yıllarca ülkesine hizmet etmiş ve generallik rütbesine yükselecek başarıyı göstermiş biri için günlük 40 TL gibi komik bir o kadar da aşağılayıcı rakam üzerinden tazminata hükmedilmesi, Türk Yargısının evrensel hukuk normlarından ne kadar yoksun olduğunu bir kez daha ve açık olarak göstermektedir.

ERGENEKON davasının temyiz duruşması, 28 Şubat davası, İzmir Askeri Casusluk, Malatya Zirve Yayınevi ve Poyrazköy davalarının yargılamaları çeşitli mahkemelerde halen devam etmektedir. Ayrıca gerek bu kumpasları kuran yargı mensupları ve gerekse TÜBİTAK görevlileri hakkında Cumhuriyet Savcılıklarına yapılan müracaatlara ilişkin soruşturmalar da ilgili birimlerce sürdürülmektedir. Kısaca Kumpas mağdurlarının hukuki mücadeleleri hala devam etmektedir ve kısa sürede de biteceklerine de inanmıyoruz.

28 Temmuz 2015 tarihinde tüm bu davalarda mağdur olmuş vatandaşlarımız ile birinci, ikinci ve üçüncü derece akrabaları ve bu davalardan mağdur edilmemiş ancak toplumsal olaylara duyarlılık göstererek haksızlığın ve hukuksuzluğun karşısında olan sivil, asker tüm vatandaşlarımızın üye olabileceği, Kumpas Mağdurları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğini kurduk. Kısaca KUMPASDER olarak adlandırdığımız bu derneğin maksadı;

  • Mağdur olan vatandaşlarımızı bir çatı altında toplayarak örgütlü haraket etmelerini sağlamak, mağdurlar arasında yardımlaşmayı ve dayanışmayı sağlamak,
  • Bizlere bu iftirayı atanların ve bunlara yardım ve yataklık edenlerin hukuk önünde yargılanmalarını sağlamak için suçlular hakkında suç duyurularında bulunmak, yapılan yargılamaları takip etmek,
  • Yine bu davalarda yargılanan arkadaşlarımıza hukuki ve bilgi desteği sağlamak,
  • İftira davaları hakkında kamuoyunu doğru bilgilendirmek ve aydınlatmak olarak tespit edilmiştir.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi;9 Ekim 2013 tarihinde, kamuoyunda “Balyoz” olarak bilinen davada ilk derece mahkemesinin kararını büyük ölçüde onayarak, Türk hukuk tarihinde kapkara bir sayfa açmıştır. Bu ayıptan aktif rol alanlar kadar olaylara sessiz kalanlar da sorumludur. Yargı sistemimiz belirli çevrelerin güdümünden kurtulmadıkça ülkemiz her boyutta karanlığa gömülmeye mahkumdur. Öncelikle devleti yönetenler başta olmak üzere ilgilileri ve vatandaşları duyarlı olmaya, evrensel hukuk kurallarının ülkemizde de yerleşmesinde bizlere destek olamaya davet ediyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur. 

Yönetim Kurulu Adına

Hanifi YILDIRIM

Emekli J. Kur. Albay

Kumpasder Geçici Başkanı

Scroll to Top